21 Temmuz 2013 Pazar

Yunan Adaları - Santorini



Gezimizin üçüncü günü sabahında merakla beklediğimiz Santorini yakınlarındayken uyanıp gemide kahvaltımızı yaptık ve üst güvertede gittikçe yaklaştığımız Santorini adasını görmeye çalıştık. Ada uzaktan nihayet görünmüştü, gençliğimde görmeyi en çok istediğim Ege adası olduğu için heyecanlıydım.
Santorini, volkanik bir kraterin deniz yüzeyinde oluşturduğu bir ada, küçük ve tarıma elverişli alanının az olması nedeniyle ne zamanında Akdeniz'e hükmeden Venedikliler ne de Osmanlıların ilgisini çekmediğinden adeta sahipsiz ve özgür kalmış. Akdeniz üzerindeki en sıcak volkan olduğu bilgisini aldık.

Adanın asıl adı "Thera", ancak Venedikliler bu adayı ele geçirdiklerinde adet olduğu üzere bir azizin adını vermişler, adı "Santa Irini" olmuş ve Santorini'ye dönüşmüş.

Adadaki en son volkanik patlama 350 yıl önce olmuş, ancak ardından depremler devam etmiş. Ada hilal biçiminde, volkan krateri olan hilalin içi doğal bir liman haline gelmiş. Ortadaki volkanik tüfler ise hala sıcakmış.

En son 1950lerde oluşan bir deprem sonucunda adada büyük bir yıkıma neden olunca ada sakinlerinin büyük bir kısmı Yunanistan ve ABD'ye göç ettikten sonra ada ıssız kalmış. Ne var ki 1970'lerin başlarında ABD'ye göçen ailelerin çocukları sanatçı nesil asıl köklerini bulmak için adaya geri dönünce adanın bugünkü mimarisini oluşturan beyaz badanalı ve mavi çatılı/kubbeli evlerden oluşan mimari sarmış adayı...

Öğlene doğru gemi adanın krater kısmında kalan korunaklı limanı açığında durduğunda heyecanla beklemeye başladık. Geminin durduğu nokta volkanik krater olduğundan deniz derinliğinin 300 metre civarında olduğunu öğrendik. Gemiler genelde buralarda demir atmadan bekliyor ve küçük tender denilen tekneler gemilerden yolcuları alarak limana taşıyordu. Limana feribot ve tender dışında gemilerin yanaşmasına izin verilmiyormuş.

Temmuz'un en sıcak günlerinden biriydi ve o gün şansımıza 5 Cruise gemisi yanaşmıştı, bu nedenle tender transferi gecikmeli başladı. Bizler geminin gösteri salonunda tenderların gelmesini beklerken kızımız Ece gemide tanıştığımız Nilşah ablası ile önden gidip tender kuyruğuna girdiler. Gecikme ve gemide bilgilendirme yapılmaması nedeniyle bir kaos yaşandı ve Ece'nin çoktan kıyıya ulaştığını öğrenip biz de onlara katılmak üzere bir tender'a kapağı atabildik. Adaya 2 noktadan çıkış yapılabiliyor, feribotların yanaştığı limandan otobüs ile şehre gidebilir veya teleferiklerin olduğu limanda inip teleferikle veya 585 basamaklı eşeklerin de geçtiği merdivenlerde şansınızı deneyebilirsiniz. Teleferiğin kalabalık olacağı söylendiği için biz turun organize ettiği otobüsü tercih ettik.

Limana indiğimizde rehberlerin açıklamalarını da dinleyerek bizi bekleyen otobüslerle önce plaja sonra da merkeze yapılacak gezimizi yapmak üzere yola koyulduk. Adada 3 tane plaj var. Birincisi, bizim de gittiğimiz Karakum (Kamaro) Plajı, diğerleri Kızıl kum ve Beyaz kum plajları. Plajlar adanın dış tarafında bulunuyor. Plajın kumları sıcak olduğundan denize ulaşmak biraz sorunlu, hatta ayakkabı/terlik bile yeterli olmayabilir, biz denize girmeyi tercih etmeyip Ece denize girerken kıyıdaki bir kafede biramızı içmeyi tercih ettik.

Buradan otobüslerle önce Oia (iya okunuyor) kasabasına gittik, söylendiği gibi en güzel Santorini fotoları buradan çekiliyor. Çok güzel bir kasaba, tadı damağımızda kaldı. Meraklısı için buralarda birkaç gün geçirebilmek için kalburüstü bir bütçe gerektiğini söylemek gerekir, sadece butik otellere izin verilen adada otellerin geceliği ortalama 250 Euro civarında. Rehberimizin önerdiği kafede bizimkiler frappe ve yanında kek ve karamelli kekleri sipariş verirken ben 7* Metaxa ve ıspanaklı börek siparişi vererek cinsliğimi burada da tescillettim:-) İkisi de gerçekten güzel ve lezzetliydi ve buranın ambiansına uygundu.

Seki halinde yapılmış mavi pencereli ve panjurlu evleri görmek çok keyifliydi. Sokaklardaki dükkanları, sanat galerileri ve kafeleri ile görülmeye değer bir ada. Ayrıca romantizm adası olarak biliniyor, birçok çift evlenmek veya balayı tatili için bu adayı tercih ediyormuş, biz bu güzellikleri sadece gündüz görebildik, akşam gemiye dönmemiz gerektiğinden buranın gece hayatını görme şansımız maalesef olmadı.





Bir sürü manzara resmi çektikten sonra dönüş yolu için adanın merkez kasabası Fira'ya doğru yola koyulduk. Teleferikteki kuyrukta yaklaşık 45 dakika bekledikten sonra kişi başı 4 Euro ödeyerek tender limanına indik. Beklemek yerine yukarıda bahsettiğim merdivenlerden inilebiliyor, ancak bu merdivenlerde yolcu taşıyan katır pisliklerine basmadan geçmek oldukça zorluymuş.

Limana indikten sonra bizim için ayrılan bölümde tender'ın gelmesini bekledikten sonra gemiye geri döndük.

Ada için birkaç not:
Adada bir havaalanı bulunuyor, buraya uçakla veya İzmir/Marmaris tarafından aktarmalı feribotlarla gelmek de mümkün.
Güzel manzarası ile Ege'nin en güzel adalarından biri, ancak bir-iki günden fazla kalırsanız sıkılabilirsiniz.
Adada çok az taksi var, ancak belediye otobüsü ile ulaşım mümkün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder