20 Ağustos 2013 Salı

Malaga - İspanya Ocak 2013

Hiç hesapta yokken Malaga'yı da görme şansına eriştim.


Malaga
Desteklediğim Anadolu Efes basketbol takımının kombine biletim ve fan kartım olması sebebiyle bir gün beni kulüpten arayıp deplasmandaki Caja Laboral maçına gitmeye hak kazanan şanslı seyirci olduğumu, şengen vizemin olup olmadığını sormuşlardı, yeşil pasaportumun olduğunu duyunca da programı iletmişlerdi, ancak gezinin olduğu tarihlerde iptal edemeyeceğim bir sunum yapmam ve önemli bir toplantıya katılmam gerektiğinden üzülerek gidemeyeceğimi söylemiştim.

Malaga Merkez
Şansımı kaybettiğime üzülürken ocak ayı sonlarına doğru tekrar aradılar ve bu sefer Unicaja Malaga maçına gelip gelemeyeceğimi sormuşlardı. Bu tarih iş açısından uygun görünüyordu, ancak bir sorun vardı, ailemle beraber 2 günlük Samsun'a aile ziyaretine gitmek için uçak biletlerimizi almıştık...

Önce eşimle görüşüp tekrar davet aldığımı söyledim, eşim biraz düşündükten sonra bir daha böyle bir fırsatı bulamayabileceğimi söyleyip Samsun'a bensiz gidebileceklerini söyledi, sonra da müdürümle görüşüp işyerinden izin işini hallettim.

Açıkçası heyecanlıydım, çünkü ilk kez takımla beraber seyahat edip deplasmanda maç izleyebilecektim.

Malaga Katedrali
Yolculuk günü Freebird Airlines ile uçmak üzere Atatürk Havalimanına gidip Efestur'dan Mehmet Ali'yi buldum. Bilet işlemlerimizi hallettikten sonra uçağı beklemeye koyulduk. Uçakta benim gibi talihli 3 kişi daha vardı, bunun yanında cebinden ödeyerek gelen 12 de seyirci, basın mensupları, oyuncular ve teknik ekiple beraber 180 kişilik uçakta 60 yolcuyla seyahatimiz başladı.

Malaga'da Efesliler
Dörtbuçuk saatlik bir uçuştan sonra havaalanına indik. Malaga tepeden gözüme küçük görünmüştü, gitmeden önce okuduğumda İspanya'nın güneyinde Cebelitarık Boğazı yakınında Malaga eyaletinin başkenti, nufüsu 500 bin civarında olduğunu öğrenmiştim. Dolayısıyla havaalanı yoğun değildi.

Açıkçası Ocak ayında havanın sıcak olacağını düşünerek palto yerine mont almıştım, ama ona da gerek olmayacağını düşünmemiştim, hatta kazağa bile... Zaten dönüşte Oktay Hoca buraya Nisan ayında gelmek gerektiğini, daha geç olursa sıcaktan durulamayacağını söyledi.

Havaalanından biz seyirciler, basın mensupları ve uçağın mürettebatı kalacağımız otele gitmek üzere takımdan ayrıldık.

Malaga Liman
Malaga Limanında akşam
Otele yerleştikten sonra bir araya gelip şehir turu atmaya karar verdik, otelimiz şehir merkezinde olduğu için yürüyerek gittik. Sokaklarda ve meydanlarda gezinirken Picasso Müzesi'ni gördüm. Picasso'nun doğum yeri Malaga'ydı. Müzeye girmeye karar verdik, müzde daha çok Picasso'nu eskizleri ve kübizm öncesi eserleri sergileniyordu, bir saat kadar gezdikten sonra beraber olduğum grup "sanata doyduk":-) deyince müzeden çıkıp limana indik. Liman civarında birçok restoran bulunuyor, özellikle yatların bulunduğu bölgeye kadar yürürseniz kesenize uygun restoranlar da bulmak mümkün. İspanya'da küçük porsiyonlara "tapas" deniyor. Limanda bir restoran bulup çeşit çeşit tapas ısmarladık, yanında da bira. İspanya'da en sevilen bira "Mahoi", biz de İspanyollara uyduk, zaten gurbet ellerde Efes bulma şansımız yoktu.

Saat 20:00 civarında yemeğe başladığımız sıralarda ortalık boştu, ancak 22:00 civarında ortalık kalabalıklaşmıştı, İspanyolların akşam yemeği için geç saatleri tercih ettiğini öğrendik. Yemeğimizi bitirdikten sonra "Efes" spor kulübüne ısmarladığı yemek için teşekkür edip otelimize geri döndük.

Malaga Kalesinden şehir manzarası
Ertesi gün kahvaltı sonrası Malaga'nın kalesini görmeye gittik, güzel bir manzarası vardı, hava da güzeldi. Biraz dolaştıktan sonra merkezde bir kafede mola verdikten sonra takımla buluşmak üzere yola çıktık. Programa göre öğle yemeği sonrası takımla bir araya gelecektik. Taksiye atlayıp otelin yolunu tuttuk. Otele ulaştığımızda takım henüz yemekteydi, bir süre lobide bekledikten sonra Kerem Tunçeri liderliğinde oyuncular yanımıza geldiler, birlikte fotoğraf çektirip formalarımızı imzalattık. Fotoğraf çekilirken 2,17'lik Stanko Barac'ın yanından uzak durmaya çalıştım, çünkü uçaktan indiğimizde pasaport kontrole giderken bir ara yanyana geldiğimizde omzumun Stanko'nun kalça hizasında olduğunu görünce moralim bozulmuştu.
Anadolu "EFES"
Takıma başarılar diledikten sonra tekrar merkeze sahilden yürüyerek gitmeye karar verdik, hava çok güzeldi ve biz üzerimizdeki sweatshirtleri de çıkarıp tişörtlerimizle yürümeye devam ettik, hatta yol üzerinde güneşlenen ve ocak ayında denize giren İspanyollara da rastladık. Limana ulaştığımıda  bir restorana girip öğlen yemeğimizi yedik, hatta gittiğimiz restoranda o sırada canlı bir radyo programına tanık olduk, sanırım akşam oynanacak maç hakkında kritik yapılıyordu, çünkü üzerimizde Efes formaları ile bizi görünce hareketlendiler, yemekte İspanyolların ünlü "Paella"sını tatma şansı buldum. Paella İtalyanların "rizotto"suna benzeyen deniz mahsüllü ve safranlı pilava deniyor, tavsiye edebilirim. Yemek sonrası biraz hediyelik alışveriş yaptıktan sonra otele dönüp valizlerimizi alarak maça gitmek üzere otobüsümüze bindik.

Malaga'da bir Efesli
Salon merkezden biraz uzaktaydı, ama İstanbul'la kıyaslanırsa oldukça yakın olduğunu söyleyebilirim. Salon girişinde otobüsten üzerimizde Efes formaları ile indiğimizde biraz rakip taraftarın tepkisinin ne olacağını bilemediğim için tedirgindim. Ancak bizi kaale almadıklarını görünce rahatladım. Bu salonda da diğer Avrupa kentlerinde olduğu gibi bira bulabileceğimi umarak yanıma bira almamıştım, ancak salonun büfelerinde alkolsüz bira olduğunu görünce hayal kırıklığına uğradım.

Malaga Sahil
Maç için bize sahaya oldukça uzak bir yer ayrılmıştı, ancak maçın İspanya standartlarına göre erken (20:45) bir saatte başlaması nedeniyle tribünlerin yarıdan fazlası boştu. Önce önümüzdeki boş alanı işgal ederek sahaya yaklaştık, sonra da var gücümüzle Efes'in sesini duyurmaya çalıştık; başarılı da olmuşuz. Maç sırasında Türkiye'de maçı izleyen dostlardan TV'den sesimizin duyulduğu bilgisi ulaştı.

Maçı kazandık, maçtan sonra mutluyduk, Malaga seyircileri de bizi tebrik ettiler, hatta içimizden atkı, vs değişenler de oldu.

Paella
Maç sonrası hızla havaalanına dönüp takımın gelmesini bekledik. Beklerden birer bira içerken önce koç Oktay Mahmudi ve Genel Menejer Engin Özerhun geldiler, onlar viskilerini alıp yudumlarken oyuncular da gelmeye başladılar. Uçak kalkışı takıma ve bize bağlı olduğundan fazla oyalanmadan önce misafirler uçağa bindik, sonra oyuncular uçağa binince kendilerini alkışlayıp tekrar tebrik ettik.

Dönüşümüz Akdeniz'deki ters rüzgarın da yardımıyla 3 saat civarında sürdü...














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder